Bu Blogda Ara

19 Haziran 2013 Çarşamba

geç oldu güzel oldu!











23 sene sonra..

galatasaray erkek basketbol takımı şampiyon oldu, ülkenin içinde bulunduğu hengamede tüm ilgimizi onlara verememiş olsak da sene boyunca yalnız yürümüş takım playofflarda da fazla sorun çıkarmadan sessiz sedasız şampiyon oldu ve kupasını aldı, kutlamaları bile iptal edildi.
21 senelik hayatımda taraftar olarak ilk basketbol ligi şampiyonluğunu yaşamış olmak, basketbol şampiyonluğuna nasıl seviniliyo lan şeklinde karşılamamıza neden oldu. Kendimi bildim bileli sarıkırmızıya gönül versem de, galatasaray basketbol takımının taraftarı haline gelmem de 4-5 sene öncesine dayanır. Kendi gözümden Galatasaray erkek basketbol takımının son 3-4 yılını el verdiğince anlatmaya çalışacağım…



takımı takip etmeye başlamam cemal nalga skandalı ve ertesinde alınan cezalarla beraber başladı, gittiğim ilk maç da o sene yani 2009-2010da oynadığımız telekom-galatasaray maçıydı, http://basketbol.tblstat.net/gd.asp?g=7211 o dönem ilk başta -5 puanla başlama cezası verilmiş ardından ceza kaldırılmıştı diye hatırlıyorum ama o maç öncesi galatasaray ligde kalma mücadelesi veriyordu, o dönemki takım için uzun sayılabilecek bir galibiyet serisiyle geldiği ankara'dan mağlubiyetle ayrılmıştı takım. maç tarihi olan 12 nisan 2010dan bir gün önce ygs'ye girmiş, maç öncesi babamla pazarlıklarımda hem bu sınav sonrası ödül olsun hem de takımın küme düşme ihtimali var kozlarını kullanmıştım, zorla ikna edip götürmüştüm maça, telekom o sezon maçlarını bu sezonun yarısından itibaren kullanım dışı bırakılan atatürk spor salonunda oynuyordu, o salondaki ilk ve son maçım da 12 nisan'daki bu maçtı işte, sonrasında o salona taraftar olarak değil hakem olarak geri döndüm ama o hikaye buranın konusu değil:) salona giriş/çıkış salonun havasızlığı çok vahim durumdaydı, neyse ki o yaz 2010 basketbol dünya şampiyonası için yapılan ankara arena açıldı ankara takımları beko ligindeki maçları orda yapmaya başladı.
o sezon playoff şansı bile yakalamış olmamıza rağmen son hafta bornova'yı yenip ligde kalmıştık bunları hayal meyal hatırlıyorum. sanırım o sene itibariyle basketbola milli takım düzeyinde sınırlı olan sevgim/ilgim galatasaray'a kaydı. 2010 yılındaki basketbol şampiyonasındaki hiçbir maça babamın sırf gittiğimiz telekom-galatasaray maçındaki kötü salon şartlarının devam edeceği korkusu yüzünden gidememiş olsam da o yıl basketbolun hayatımıza girişi noktasında başlangıçtı.


2010-2011 sezonu, oktay mahmuti'nin koçluğunda peri masalı olmasa da rüya gibi geçip finalde fenerbahçe'ye elenirken, kadronun çok da iyi olmamasına rağmen o başarı hem takıma hem oyunculara hem de koça olan güveni ve sevgiyi en üst seviyeye çıkardı. ligi 3.bitirip, playoff ilk turunda beşiktaş'ı yarı finalinde de banvit'i ev sahibi dezavantajına rağmen yenip finalde fenerbahçe'nin rakibi olduk, o zamanın adıyla galatasaray cafe crown finalde süprülecek beklentilerini boşa çıkarmıştı, deplasmandaki 2 maçı kaybedip iç sahadaki maçlardan birini de kaybedince fenerbahçe kendi salonuna şampiyonluk için çıkma fırsatı buldu, tüm salon hazırlandı filan ama shipp'in son saniyedeki basketiyle maç kazanıldı ve seri 3-2 ye geldi, 6.maçta maç ve şampiyonluk 3 sayıyla kaybedilmiş olsa da o takımın söyleyecek sözü vardı, ertesi sene için herkes umut ve güven doluydu.




2010-2011 sezonunda o takımı bu kadar sevmemizin nedeni belki de futbol'daki kötü ötesi sezondu, futbol'da her hafta futbol takımınca daha ne kadar üzülebilirsiniz diye teste tabi tutulurken, basketbol'da bize umut olan dimdik savaşan bir takım vardı desteklemek için, shipp-shumpert-jerry johnson-tutku-caner-luksa-evren-rancik-ermal bir hayalin peşinde sürüklediler bizi, ve elbette mahmuti hocam, basketbolu bu denli sevdiren gerek hal hareketleri, gerek karakteri gerekse yarattığı takım olgusuyla o sene herhangi bir kupa kazanamamış olsak da o senenin en büyük kazananı o ve öğrencileriydi. o sene sonunda ermal-jerry johnson-rancik(şu an karşımda o takımın posteri var ve ordan da yardım alıyorum doğrudur) takımdan ayrılıp yerine ender-furkan-gordon-songaila-jaka-cevher-zaza pachulia sene içinde de shipp'in sakatlığı sonrası djedovic katılmıştı. takımın isminin de galatasaray cafe crown değil artık galatasaray medical park olduğunu unutmayalım.



                                         

galatasaray medical park ilk olarak euroleague gruplarına kalarak hikayesini başlattı, kayseri'de oynanan süper kupa finaliyle fenerbahçe'yi yenerek kazandığı kupa basket takımının seneler sonra aldığı ilk kupaydı. sene içinde euroleague'de yapılanlar, yaşatılan gurur cska'ya ilk mağlubiyetini yaşatmak, final8'e katılma ihtimalini son maça kadar sürdürmek filan derken ilk seneden çok büyük işler başardı o takım, normal sezon sonunda gelen liderlik, oktay mahmuti'nin biten sözleşmesinin playoff zamanı uzatılacağına dair resmi site açıklaması...
şurda daha önce bahsetmiştim 2012 basketbolundan http://kubracelik.blogspot.com/2012/12/9-numara-14-mart-2012-banvit.html bahsetmiştim.

2011-2012 sezonu kendi adıma en kolay geçmesi beklenen maçta dahi planımı maç saatine göre yapmamla özdeşleşmişti, tek maç kaçırmış olmak bile vicdan azabı sebebiydi, türkiye kupası yarı finalinde beşiktaş'a karşı farkı açmışken bir anda takım durmuş, maç kaybedilmişti. o maçta kaybettiğimiz sadece türkiye kupası değil, beşiktaş'a karşı özgüvendi. playoff yarıfinalinde rakip yine beşiktaştı ama evsahibi avantajı bizimdi, ne yazık ki futbol takımının şampiyonluğuyla sarhoş olmuş taraftar basketbol takımını yalnız bırakınca, 2010-2011 sezonunda kapalı gişe oynatan taraftar salona gitmeyince beşiktaş abdi ipekçi'den istediğini alıp ayrıldı, deplasmandaki maçları da kazanamayınca her şey tepetaklak oldu. deplasmanda kaybedilen maçlardaki hakem hataları bilhassa 2.maçta yaşananlar mahmuti'yi isyan noktasına getirdi, sonrasında amk gazetesinin maç sonrası yaşandığı iddia edilen diyalogları yayınlaması, yüksek ihtimal yönetim tarafından basına sunulan mahmuti'nin itibarını sarsıcı haberlerle mahmuti'yle olan sözleşme yenileme haberi resmi sitede yayınlanmasına rağmen o anlaşma bir şekilde iptal edildi yönetimce, mahmuti başarısız oldu gerekçesiyle..hatırlamak istemediğim anların başında da mahmuti'nin menajerinin galatasaray-mahmuti'nin yollarını ayırdığını açıkladığı an gelir. beşiktaş'ı şampiyon yapan beşiktaş'ın çocuğu(!) ergin ataman'ın playoff döneminde çıkan gsbonus kullandığı haberleri belki de aylar öncesinden yapılan bir pr çalışmasıydı, ergin ataman beşiktaş'ın sponsor bulamaması gerekçesiyle takımından ayrıldı ve galatasaray'ın başına geçti, milyonların nefretiyle beraber tabi ki. takımdan ayrılan shumpert-tutku-cevher-evren-haluk-andric-caner-djedovic vs vs derken mahmuti'nin yeni takımı efes'e transfer ettiği gordon ve shipple de beraber takımın o sevilen herkesçe benimsenmiş olgusu yok edildi, 2senede kurulan, bağları da taraftarla epey güçlü olan takım birlikteliği tek çırpıda yıkıldı.




İtiraf etmeliyim ki yeni kurulan takıma aidiyet hissetmeye çalışmak bile içimden gelmedi uzun zaman. Ataman’ın beşiktaş’tan getirdiği ersin dağlı, sonrasında çok büyük olaylarla takıma gelen hawkins ve transfer edilmesi planlanan arroyo-bonsu, takıma doldurulması planlanan ex Beşiktaşlılar can sıkıntısını daha da artırdı. Kurulan ya da kurulması muhtemel kadroda bulunacağı dedikoduları dolaşan isimler Galatasaray takımının değil de modifiye edilmiş Beşiktaş takımı gibiydi. Dong-domercant-engin-cenk-macvan-jamont gordon derken hiç de fena olmayan kadro sezon başında Göksenin-domercant’ı sene boyu sürecek sakatlıklara kaybetti, eurocup için önemli anlardan birinde hawkins’in cezası, normal sezonun sonuna doğru Fenerbahçe maçında engin’i kaybetmemiz filan derken ben iyice karmaya bağlamıştım bu şanssızlıkları. Hem beşiktaşlıların hem de domercant’ı ellerinden aldığımız kazan’ın ahını bu kadar almamak lazımdı, bu sakatlıklar cezalar filan hep karma diyerek de geçirmedim değil aklımdan. Sene içinde cenk’in zatürre yüzünden uzun süre takımdan ayrı kalması, jamont’un sakatlığı, furkan’ın menisküsü, dong’un bel spazmı derken bir takımın 3-5 senede yaşayabileceği tüm sakatlıkları ve şanssızlıkları 7-8 aylık bir dönemde yaşadık. Hawkins’in doping cezası almasıyla arroyo takıma katıldı ve ligde 27 maçta 26 galibiyet görerek ligin kaderini bir kez daha değiştirdi.2012-2013 sezonu takımı için aidiyet hissetmek zordu, o takıma bağlanmak, bundan önceki takımlara duyulan sevginin bir anda oluşması kolay değildi. Takım rakiplerine karşı kazanmak için savaşırken bir yandan da kendini kendi taraftarına ispat etmeye çalışıyordu belki de. Her fırsatta, her yenilgide ortaya çıkan hatta efes’in avrupa’da kazandığı maçların ardından bile sosyal medyada çıkan mehmuticiler-antimahmuticiler tartışmaları/atışmaları süreci daha da zorlaştırdı. Türkiye kupasının fenerbahçe’ye bariz hakem hatalarıyla kaybedilmesinin ardından zaten elenilmiş olunan eurocup başarısızlığıyla beraber elde bir tek şampiyonluk kalmıştı, yıllar önce sami yen’de açılan “bir ihtimal daha var o da şampiyonluk mu dersin” pankartı bu kez takım tarafından açıldı belki de oyuncuların kendi içlerinde, sessizce…. Nerdeyse yarım kadroyla çıkılan ve kazanılan efes maçının ardından ndong’un nerdeyse yalvararak lütfen maça gelin demesiyle değişti bir şeyler kendi adıma. Kazanılan her maçın ardından taraftarı salona çağıran koç, oyuncular, kaptan… elde edilen 20küsür maçlık galibiyet serisi ve her şanssızlığa karşı dik duran asla yenilmeyen, şanssızlıkları bahane etmeyen oyuncular. Zorla sevdirdiler kendilerini, ilk başta maç saatlerini umursamayan, önceki yıllarda maça göre program yapan ama bu yıl takımı ilk devredeki maçların nerdeyse yarısını izleyemeyen beni de kafama vura vura, aidiyet öyle olmaz böyle olur diye diye aldıkları galibiyetlerle zihnime daha da önemlisi kalbime kazıdılar.






Final serisinin son maçının ikinci yarısını kah dolu gözlerle kah gözyaşlarıyla izledim, 2 sene önce yarım kalmış bir rüyayı tamamlayan başrol oyuncuları farklıydı belki ama arma aynıydı, amaç aynıydı. Einstein’ın dediği gibi önyargıları yıkmak atomu parçalamaktan daha zor olsa da Galatasaray medical park 2012-2013 kadrosu birçok kişinin önyargısını yıkarak belki de atom parçalamaktan daha önemli ve büyük bir iş başardılar. Bir özür borcum ve eyvallahım var kendi adıma bu takıma bu karakterlere karşı. Yüreğinize sağlık aslan yürekli adamlar, bu sene yaşattığınız her şey için teşekkürler…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder