Bu Blogda Ara

30 Nisan 2013 Salı

in-şal-lah!

son!






18.55te giden 20.00da gelen sonra maçın 10.dakisı tekrar giden 25.dakika gelen elektrik. fenerbahçe'nin 1-0 geride olduğunu öğrendikten sonra evde ben bilmem eşim bilir stayla 1gole şampiyonluk hadi be oğlum diye dolanmak... her yönüyle bilhassa maç öncesi yaşanan talihsiz olayıyla kolay unutulmayacak bir maç oldu, şampiyonluk ilan edilebilirdi ama bir kez daha ertelendi, inşallah bu hafta kalkacak kupa ellerde.

ligtvyi açar açmaz ekranda binlerce galatasaraylı taraftarı görünce çok korktum kesin kapılar açık bırakıldı taraftar da futbolcuları görmek için sahaya girdi diye,  tam biber gazından etkilendi filan denilir denilmez elektrik gitti tüm semtte. telefonumun radyosu-interneti yok, tam bir eski çağlardan kalma 1 saat yaşadım, acaba maç oynanabilecek mi, futbolcular gazdan etkilendi mi acaba diye karnıma ağrılar girerken. elektirikler gittiğinde tüm taraftar hala sahadaydı çünkü, ağlayan çocuklar, sakinleştirmeye çalışan babalar. çok fena bir görüntüydü, küçücük çocukların biber gazına maruz kalması onların hem sağlığı hem de gelecekteki hayatlarındaki olaylarda verecekleri tepkiyi etkilemesi açısından epey sarsıcı olmuş olmalı, umarım hiçbirinde sorun yoktur, ucuz atlatıldı olaylar. 


her an elektirik gidebilir mi siterisyle maç izlemek çok büyük sıkıntı başlı başına, yıprandım vallahi kısacık sürede.
maça gelirsek, shaaba kadar oynasak gol atamazdık belki de, geçen sene gençlerbirliği maçı vardı eboue'nin yoktan var ettiği bir pozisyon gol olmuştu o maç ve o maçta gelen 3 puan şampiyonluk yolunun başıydı. bu sefer başı değil sonu oldu esasında, maç sonrası takımın sevinci, burak-eboue arasındaki gereksiz tavırlara rağmen müthişti, prova niteliğinde görüntüler.



siz şampiyon olacaksınız!!

27 Nisan 2013 Cumartesi

eyvah!

eyvah küme düşüyoruz!!

fenerbahçe yarı final ilk maçında benfica'yı baya baya iyi oynayarak 1-0la yenmiş, dün maç bitiminden itibaren twitterla maçlar harici spor kanallarıyla tüm ilişkimi kestim, fenerbahçe'nin galibiyetini reddettim kendi çapımda. çom fenerli de takip etmiyorum gerçi ama galatasaray'lıların "fener geliyo:( " temalı twitlerinden kaçma amaçlıydı dün akşamdan beri süren kişisel boykotum.galatasaray'ın liderliği puan farkını iyi oyununu filan unutup hemen karalar bağlamaya çok meraklı taraftarımız.

okula gidip geldim ama dışarda gördüğüm sarı-lacivert kişi sayısı gördüğüm sarı-kırmızılı sayısıyla hemen hemen aynıydı, dün maç esnasında galatasaraylıların dünkü fenerbahçe'den epey etkilendiğini okudum, maçı da izlemedim zaten senenin genelinde olduğu üzere. 1-0 lık skoru 4-0 olarak görenler mi dersiniz yok finalde chelsea'ye şu kadar atar diyenlere kadar. 1-0 yahu skor, hem bize ne. fenerbahçelilerin avrupa kupası hayalini görüp onların heyecanını yakından görünce 13 sene kazanılmış olan kupa daha da artırdı değerini benim nazarımda. 13 sene önce kazandığımız kupa için delirdi lan adamlar, ki bizim onun ardından kazandığımız bir diğer tamamlayıcı avrupa kupamız da cebimizde.


tabi ki istemem fenerbahçe'nin kupayı kazanmasını, ama 3 sene önce biz ligde kalmaz savaşı verirken fenerbahçe şu durumda olsaydı karalar bağlayabilirdim ama lideriz yahu, şampiyonluk yakın bize ne fenerbahçe'den, ki ulaşabilecekleri top nokta bizim 13 sene önceki yerimiz bile değil. 

eve gelirken bu senenin beyaz galatasaray formasını giymiş 8-9 yaşlarında bi çocuk gördüm, okuldan geliyodu, elinde cips vardı cipsten bedava bişi çıkmış sanırım o kartlarda bişi oluyo ya onlardan vardı elinde baya sevinmiş de delikanlı, gözlerinin içi gülüyordu, tüm galatasaraylıların da olması gereken o değil mi yahu, hep mutlu en mutlu. pazar günü maçtan sonra daha da mutlu olucak inşallah o küçük çocuk.



bir de galatasaraylılara gülmek çok yakışıyor yahu, her insana yakışır ama bizde bi farklı oluyor vallahi, allah bozmasın.


bakmalara doyamadım şu fotoğrafa günlerdir, nasıl bir güzelliktir, nasıl bir masumiyettir bu, allah nazardan saklasın.



 

 





bir de istirhamım olacak, burak hep gül be, hep gül. dünyadaki suratı asık hali çekilmeyen ama mutlu hali dünyanın en güzel insanlarından biri olan tezatlığa sahip en birinci kişidir tahmin ediyorum ki.


24 Nisan 2013 Çarşamba

bu da mı final?

 oynamak zordur, streslidir. finali kazanmanın mutluluğu da bambaşkadır, hele seyreden değil de sahada olanlar için daha da bambaşkadır final oynamak, kazanmak, başarmak. galatasaray cuma günü elazığ'ı 3-1lik skorla geçip fenerbahçe'yle puan farkını 7 yapmıştı, açıkçası o puan farkının o halde kalması galatasaraylıların ortak hayali olsa da pek de inanmıyorduk o farkın 7 olarak kalacağına. Pazar günü 4e düşmemesi konusunda herhangi bir düşüncem ya da beklentim yoktu. ama paun farkı 7 olarak kaldı pazar gecesi itibariyle. fenerbahçe bu sefer "finali" kazanamadı. final kelimesi 2.yarının başından beri her maç için kullandıkları bir tabir fenerbahçelilerin. gerek teknik direktörlerinin gerek oyuncularının her maçın öncesinde ve sonrasında bu maçımız finaldi kazanmak zorundaydık gibi demeçleri basında sürekli yer aldı. Nerdeyse her maç sonrası şu kalıbı gördük  "Fenerbahçe teknik direktörü Aykut Kocaman, telafisi olmayan maçlar oynadıklarını ve mutlak kazanmaları gereken maçtan galip ayrıldıklarını ifade etti." bu kadar finali kaldıramayacakları açıktı oyuncuların, kazanabilirler miydi elbet kazanabilirlerdi. ama 2 senedir nerdeyse her maça bir final gözüyle bakmaları, final havasında çıkmaları onun  da ötesinde her maçta birilerinden intikam alma amacı güderek çıkmaları psikolojilerini büyük ölçüde yaralamıştır diye tahmin ediyorum. fiziksel olarak bütün rakiplerinizden daha fazla maç oynadığınız için zaten yıpranıyorsunuz, ama mental açıdan da geri kalmayalım yıpranmışlıkta diyerek her maça bakın bu final haa kazanamazsak biteriz, kaybedersiniz başarısız olursunuz bilinçaltıyla çıkarıyorsunuz futbolcularınızı. pek anlayabileceğim bir olgu değil bu.

fenerbahçe'nin final maç tanımı benim algıladığımdan daha da farklıdır belki, ya da yanılan ben de olabilirim. gelelim galatasaray'ın final haftalarına, her maçımız final açıklamasını ilk kez bu hafta okudum bir galatasaraylı profesyonel'in ağzından. bundan sonra her maçımız final, evet. bitime 4 hafta kalmışken elbet her maç final, 7 puan öndeyken her maçın final olma zorunluluğu daha da önemli belki. final maçları ligin son 4-5 hatta belki son 6 haftası için, uefa kupasında yarı finaldeyken söylenir ama ligin 25.haftası bu maç final derseniz rakibiniz sizi ciddiye almaz ama oyuncularınıza fazla baskı yüklemiş olursunuz. avrupa şampiyonası-dünya kupası eleme gruplarında her maça final parolasıyla çıkılmaz elbet, ama o kulvarda mücadele etme hakkı bulunursa 3-4 maçlık gruplar için her maç final yakıştırması yapılır.

neyse önümüzdeki her maç cidden final bundan sonra, arkamıza bakmadan, her maçı final gibi oynayıp 11 gün sonra finalin karşılığını alıcaz umarım.

20 Nisan 2013 Cumartesi

4 kala!


galatasaray son 5 haftadır kazanıyor, sadece rakiplerini mağlup ederek değil, türkiye'nin biz galatasaraylılar haricindeki kısmını ağlatarak umut kırarak, tam da kaybedecekler artık dedirten anlarda kazanıyor. elazığ maçı cuma gününe verildi önce, bu sezon 8 cuma maçında 6 kez puan kaybetmiş galatasaray'ın yine bir cuma maçında puan kaybetme olasılığı hayli yüksekti tabi tff'ye göre ya da fenerbahçe için diyelim. yetmedi, hakem görevlendirmeleri maçtan 30-32 saat önce açıklandı, hangi hakemin en fazla galatasaray puan kaybına şahit olduğunu hesaplamış olmak, onları araştırmış olmak hayli zor olsa gerek. bülent yıldırım çıktı kısmetimize(!) bu sene yönettiği maçların hiçbirini kazanamadığımız bülent yıldırım'ın elazığ maçına verilmesi tamamen totemdir bence, futbol federasyonunun ince ayarlarından biri olduğunu tahmin ediyorum. maç öncesi bütün işaretler puan kaybını gösteriyordu gerçi, günün büyük bölümünü karın ağrısı/kırmızı suratla geçirdim sanırım maç yüzünden. gençlerbirliği maçı da cuma günüydü, en son cuma kaybettiğimiz maç... o günle elazığ maçının genel hali aynı olmasın diye günü değiştirdim kendi adıma, değişiklik iyidir zaten. dersten erken çıktım, eve santra dakikasında yetişmeyip geniş geniş maç önü programı izledim, hala da puan kaybı kokusu geliyordu gerçi, ama hani o futbolcular sahaya çıkıyor da düdük çalınıyor ya, o anda maç öncesi düşünülen bütün olumsuzluklar siliniyor, her şeyin ardında o sahadaki 11 adam oluyor. 







umudun, mutluluğun, huzurun habercisi 11 adam. maçın geneli, goller, gol sevinçleri, maç sonu takımın terlikle sahaya geri dönüşü filan ayrı ayrı hikayeler. güzel hikayeler. maç içinde duran topların başına topla tükfekle tüm iyi atıcılarla gitmemiş olmamız en sevindirici noktalardan biri. our precious'umuz selçuk'un sevdiği yerlerden atış şansı geldiğinde eskisi gibi topun başına geçmesi maç içinde çok mutlu etti. drogba'nın mahallenin abisi rolünde sahada dolanıp skora direk etki etmesine yavaş yavaş alışıyorum, eskiden kalbime inecek gibi oluyordu drogba'nın mükemmelliği karşısında, yavaş yavaş "we have drogba" düşüncesi oturmaya başladı zihnimde. maç esnasında kulübedekilerin hata yapmaması için dua edip 7 yabancıyı aynı anda oynatmaya çalışmazlar heralde korkusu yetti az da olsa huzursuzluk için, ah be hocam bıraktın kulübeyi ümit'e, biz üzülüyoruz kenarda. 2 farklı üstünlüklerde de bi tane yersek işimiz biter korkusu haftalardır geçmiyor, son düdüğü duymadan rahat edememe, dk70te bitir hocaaaa diye saydırmalar geçmiyor. tedirginlik bu hafta en üst safhada, 4 maç var önümüzde ama en önemlisi antep, en önemli maç önümüzdeki maç hangisiyse o. eveleyip gevelemeden şampiyonluğu istediğimizi belli etmenin yeri antep. son 4! allah yardımcımız olsun.

3 Nisan 2013 Çarşamba

bambambam.

3 saat sonra son yılların en büyük maçına çıkıyor galatasaray. rakip madrid, hem de en real olanından. resmi site bu görsel ve http://www.youtube.com/watch?v=gnb449uWZIk eşliğinde. belirli periyotlarla açıp arka arkaya defalarca ekrana gözlerimi dikip oturuyorum sabahtan beri. gözlerim doluyor arada, uzaklara dalıyorum çoğunlukla. 2010-2011 sezonu ve yaşadıklarımız en çok bugün hatırlattı çok uzun süredir belki de kendini, nerden nereye romantizmi yapmak değil amaç ama tam 2 sene öncesi 4 nisan 2011'de antalyaspor'a mağlup olup ligin 27.haftasını 13.sırada tamamlıyordu. küme düşecek takımların 2 adım uzağında. şimdi nerdeyiz, napıyoruz. kötü sonucun yine akla getirilmediği bir maç öncesindeyiz, aşırı güven mi var denirse o da yok, koyar 3 tane döneriz rahat rahat da diyemiyorum. turu geçemesek toplamda 5 gol yiyip elensek nolur lan, ne kaybederiz, kazanmadık mı zaten biz bu sene. grup maçlarında ilk 3 maçta 1 puan almışken ilk 2 maçta 2 mağlubiyetle "0 mı çekecekler lan hahaha" diye iti köpeği niyetlendirmişken bu takım maç kaybetmedi o günden beri. bu maçı kaybetse ne olur yani, şampiyonlar ligi şampiyonluğuna göre mi yaptık başarı kıstasını. 12 mayıs 2012de de 12 mart 2013te de kaybetme, sahadan boynu bükük ayrılma ihtimalini düşünmeden beklemiştim maç saatini, bugün yine aynı. en azından haftaya salı gününe kadar rövanşa kadar da devam edecek bu heyecan, bu yaparız lan düşüncesi. işimiz çok ama çok zor allah yardımcımız olsun, kaybetmekten korkmadan bambambam.
düşünsenize 2sene önceki takıma:
" Kazanacaksınız, kazanmak için uğraşacaksınız , ama netice ne olursa olsun, siz benim gönlümde hep kazandınız, hep şampiyonsunuz ve öyle kalacaksınız. Allah yardımcınız olsun!" dediğinizi, mümkünatı yoktu. ama şu alttaki adamlar birer kazanan olduklarını kanıtladılar bize, dünyaya da kanıtladılar esasında şimdiye kadar ama hala inanmayanlar varmış, onlar için kazanma savaşı verecekler bu akşam, ve 9 nisan salı günü.
onlar şimdiden bir galatasaray efsanesi yarattılar, devamı neden gelmesin.